Türkiye Barolar Birliği Yönetim Kurulu Üyeleri Hüseyin Özbek, Asude Şenol, Eyyüp Sabri Çepik ve Filiz Saraç, Avukatlık Kanunu’nda bazı değişikliklerin yapılmasına ilişkin süreçle ilgili yazılı bir açıklama yaptı.
“KAYGIYLA ÖĞRENMİŞ BULUNMAKTAYIZ”
Avukatlık Kanunu değişikliği sürecinden yeni haberdar olunduğu belirtilen açıklamada, şu ifadeler yer aldı:
* Yürütme erkinin bir unsuru olan Adalet Bakanlığı’nın, avukatların konum ve statüsü ile avukatlık meslek örgütlerinin oluşum ve işleyişini esaslı şekilde değiştirecek şekilde, Avukatlık Kanunu değişikliği hazırlıkları içinde olduğunu kaygıyla öğrenmiş bulunmaktayız.
* Yine bu konudaki hazırlıkların büyük ölçüde tamamlanmış olduğunu, TBB Başkanımızın, 08.05.2020 tarihinde bireysel olarak yaptığı sosyal medya açıklamasıyla öğrenmiş bulunmaktayız.
* Öncelikle belirtmek gerekir ki TBB Yönetim Kurulu üyeleri olarak böyle bir çalışma ve gelişmeden, ancak şimdi ve bu şekilde haberdar olmamız, yapılmak istenen esaslı değişikliğin meşruiyetine gölge düşürdüğü gibi bizler için kabul edilemez bir vahamete de işaret etmektedir.
“TÜRKİYE İÇİN TAM ANLAMIYLA BİR BEKA SORUNU HALİNE GELMİŞTİR”
Yargının kurucu üç unsurundan birini oluşturan savunmanın varlığı ve bağımsızlığının öneminin daha da arttığının belirtildiği açıklamanın devamında şöyle denildi:
* Ülke olarak zor ve kritik günler geçirdiğimiz bir süreçte yargı bağımsızlığı deyim yerindeyse Türkiye için tam anlamıyla bir beka sorunu haline gelmiştir.
* Yargı bağımsızlığının büyük ölçüde zedelendiği bir süreçte, yargının kurucu üç unsurundan birini oluşturan savunmanın (Avukatlar, Barolar ve TBB’nin) varlığı ve bağımsızlığının önemi daha da artmış, adalete erişimde umut bağlanan tek kurum olarak kalmıştır.
* Yine sosyal medya paylaşımlarından ve başkanımızın anılan açıklamasından öğrenildiği kadarıyla, yakın geçmişte üzerine çalışılan (fakat yasalaşmayan) tasarının yeniden gündeme sokulmak istenmesi üzerine düşüncelerimizi açıklamayı zorunlu görmekteyiz.
“DAVA AÇMA HAKKI BİR BAŞKA HÜKÜMLE AÇIKÇA YASAKLANMAKTADIR”
Değişikliğin, avukatlık hizmetinin kamusal niteliğine aykırı ve unsuru savunma mesleğini sıradanlaştırmaktan başka bir sonuç vermeyeceği savunulan metnin şu açıklamalarda bulunuldu:
* Bu görev ve hak çerçevesinde TBB ve Barolar, hukukun üstünlüğü ve insan hakları ihlalinin söz konusu olduğu durumlarda, davalar açma ve açılmış davalara katılma hak ve yetkisine sahiptir.
* Hazırlanan taslakta ise, “… ve bu kavramlara işlerlik kazandırmak” ibaresinin çıkarılması öngörülmekte ve bununla da yetinilmeyip dava açma hakkı bir başka hükümle açıkça yasaklanmaktadır.
* Böyle bir hak ve yetki ayıklaması, Avukatlık hizmetinin kamusal niteliğine aykırı olduktan başka yargının kurucu unsuru savunma mesleğini sıradanlaştırmaktan başka bir sonuç vermeyecektir.
* Baro organlarının seçiminde, yanlış bir adlandırmayla “nisbi temsil” adı altında, seçilme yeterliliğinin altında oy alan grupların da temsilci bulundurması (bir anlamda seçilemeyenlerin de seçilmesi) hedeflenmektedir.
“HER BİR GRUBA BU KEZ RESMİ BİR SIFAT VE STATÜ TANINACAKTIR”
“Getirilmek istenilen değişiklikle, her bir gruba bu kez resmi bir sıfat ve statü tanınacaktır” ifadelerinin yer aldığı açıklamada, “Mevcut Kanuna göre kural olarak adaylıklar bireyseldir. Seçilme yeterliliğine sahip her avukat bireysel olarak her organ için aday olabilir. Ne var ki uygulamada, isteyenler gayri resmi birliktelikler oluşturup liste halinde de seçime girebilmektedir. Ancak oy sayımında liste olgusu hiç hesaba katılmaksızın, ilgili organ için en çok oy alan kişiler seçilmektedir. Getirilmek istenilen değişiklikle, her bir gruba bu kez resmi bir sıfat ve statü tanınacaktır” dendi.
“UCUBE BİR SİSTEME VÜCUT VERECEKTİR”
Yargı bağımsızlığının ve hukukun üstünlüğü anlayışının son derece olumsuz etkileneceği belirtilen açıklamada şu ifadeler kullanıldı:
* Kuşkusuz öyle bir uygulama, demokrasilerin en önemli unsuru olan seçme ve seçilme hakkına ağır bir darbe vuracak; yüzlerce yıllık gelişim sürecinden sonra, demokrasinin tanımının yeniden yapılmasını zorunlu hale getirecek ucube bir sisteme vücut verecektir.
* Bu sistemin yaratacağı bir diğer yıkıcı sonuç ise: Her bir Baro ve Türkiye Barolar Birliği’nde; tarikat cemaat, etnik, mezhepsel, hemşerilik gibi temeller üzerine inşa olunacak çok sayıda hizipler yaratılacak ve bu hiziplere siyasal parti çağrışımlı resmi sıfatlar yapıştırılacaktır.
* Böylesi bir bölünme ve parçalı yapılanmanın; savunma örgütlerinin gücünü yok edeceği ve dolayısıyla bundan yargı bağımsızlığının, hukukun üstünlüğü anlayışının ve demokrasinin son derece olumsuz etkileneceği çok açıktır.
“ÇETİN BİR SORU OLARAK KARŞIMIZDADIR”
Açıklamada, öngörülen bir değişiklik, avukat mevcudu çok olan baroların oy oranlarını düşürmeye yönelik olarak tasarlandığı vurgulanarak şu görüşlere yer verildi:
* Savunmanın meslek örgütündeki parçalanma ve dağılmanın varacağı nokta, yurttaşlarımızın adalet arayışında davasını hangi hizipten, hangi eğilimden avukata verirse şansının ne kadar olacağını sorgulamaya götürecektir.
* Öngörülen bir değişiklik, Avukat mevcudu çok olan baroların oy oranlarını düşürmeye yönelik olarak tasarlanmaktadır.
* Buna göre, üye (Avukat) sayısı toplamı 30 olan bir baronun TBB’ne göndereceği delege (oy) sayısı3 olacak; üye sayısı 2.000 olan bir baronun delege (oy) sayısı 4 olacaktır.
* Buna göre bir tarafta her 10 avukata tanınan 1 oy, diğer tarafta her 500 avukata tanınan bir oy hakkı seçim sonucunu belirleyecektir.
* Demokratik seçim ve yöneyim anlayışını, böyle bir tablonun neresinde aramak gerektiği, çetin bir soru olarak karşımızdadır.
“BU HAL ASLA KABUL EDİLEMEZ”
Baroların gereken duyarlılık içinde olacağının ifade edildiği açıklama şu ifadelerle noktalandı:
* Her bir Avukatın iradesi eşit oranda değerlidir ve önemlidir. Bu kabul, demokrasinin olmazsa olmazıdır. Anayasadaki yurttaşların eşitliği ilkesinin de kaçınılmaz bir gereğidir.
* Dolayısıyla az mevcutlu veya çok mevcutlu baro üyesi olmak, bir avukatın seçme hak ve yetkisinin, herhangi bir gerekçeyle, diğer bir avukattan, 50 kat daha değersiz kılınmasını hiçbir şekilde sağlayamaz.
* Hele de böylesi bir değişikliğin ifade edilemeyen gerekçesi, demokratik ilkelerin kafasını yarma, gözünü çıkarma pahasına, arzu edilen sonucu (itaatkar Barolar ve Barolar Birliği) yaratmaya yönelik kurallar koyma arzusu ise bu hal asla kabul edilemez.
* Savunma mesleğinin ve baroların kurumsallıklarının, inisiyatif alanlarının daha ileri götürülmesi gerekirken daraltmaya yönelik bu girişim karşısında barolarımız hiç kuşkusuz gereken duyarlılık içinde olacaktır.
İLGİLİ HABERMetin Feyzioğlu’ndan ‘alternatif baro’ tepkisi: Kabul edilemez! İLGİLİ HABERAvukatlar TBB’den destek bekliyor
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.